Ayrılıklar üzerine

Ayrılık öncesi, uzun bir ilişkide belki de en sancılı dönemdir. Kişilerin, birbirine sevgi dolu bakışları, yerini nefret dolu iç çekişmelere bırakır. Hoşgörünün yerini  tahammülsüzlük, fedakarlığın yerini alabildiğince egoizm alır. Yani en azından ilişkide bir kişi için rota değişmeye başlamış, eksen kaymıştır. Mutluluk dolu günler, geceler; tartışma, hüzün dolu zamanlara kendini bırakmıştır. İlişki köklerinden sarsılır. Geçmiş sonuna kadar aralanır. Hep, biri için, yaptıklarından veya yapamadıklarından yargılanırsın. Eskiden lafı edilmeyen şeyler, gün yüzüne çıkmaya başlar.  "Ben ne kötü bir insanmışım" dersin. Olayların hep iyi taraflarını görmeye çalışanlar ; artık güzel görmeyi bırakıp, "neresinde bir kusur var acaba" diye sorgulamaya başlarlar. Dünyanın en güzeli gibi görünenler, dünyanın en çirkiniymiş gibi muamele görmeye alışırlar.



Adapte olması oldukça zordur. İnsan en başta kabullenmek istemez. Kolay değildir, sevdiğinin, yıllardır beraber olduğunun , artık onu eskisi gibi sevmediğini anlaması. Acı verir. Birçok gerçek gibi insanın canını acıtır. Sonu gelmez kavgaları, hatta ihanetleri beraberinde getirir. Çözümsüz kalan tüm sorunlar, saygının ve sevginin birer birer yok olmasında baş rollerdedir.



Aşikar olan gerçekleşip, taraflardan biri ayrılmak istediğinde,  iki taraf için de zordur buna alışması, kabul etmesi. Ama elzemdir, baş edilmesi gerekir. Artık başka çare kalmamıştır. Biri mutlaka diğerinden daha çok üzülür. Genelde bu da daha çok sevenden ziyade, bu psikolojik savaşta mağlup durumda olandır. Yenilginin faturası ağırdır. Hele ki ilk aşkıysa, seviyorsa ; "Allah yardım etsin"dir.Aslında onun için elem dolu günler daha yeni başlamıştır.  Nice yiğitler, nice kerimeler, bu ayrılık sonrası adaptasyon sürecinde, başarısız olmuş, yolunu şaşırmış, yoldan çıkmıştır.




Eline sigara değmemiş, ağzına içki sürmemiş üniversite çağında aklı başında kişiler, uzun bir ilişki sonrası bir bakmışsınız,  sigara tiryakisi, alkolik ; normal hayatında realizmi felsefe edinenler , sapına kadar arabesk takılan en büyük romantik oluvermişler. Erkekler, "çivi çiviyi söker" demiş, büsbütün bataklığa saplanmış; kadınlar , kötü niyetli erkeklerin elinde meze olmuşlardır. Bu acıya dayanamayanlar, depresyonların, halüsinasyonların esiri olmaya başlamışlardır.





Zordur ayrılmak, hele ki onu unutamıyorsan... Unutmak için her şeyi yaptığın halde, baş edemiyorsan... Her gün nice yeminler edip de, yemin bozarsın. Aklımdan çıksın artık diye dua edersin.  Telefonunu unutayım diye kendini paralarsın. Yine de başaramazsın. Bu obsesyondan kurtulamazsın. Yeri gelir, uykundan  uyandırır, uyutmaz. Yeri gelir karnına bir hançer gibi saplanır. Elinde bıçak, etkiye tepki vermeye çalışırsın. "Acaba ne yapıyor?, mutlu mu?, hayatında biri var mı?, beni unuttu mu?" sorularından bir türlü kurtulamazsın. Ve bu soruları her sorduğunda canın biraz daha acır. Hele ki, onun başka biriyle beraber olduğunu bilirsen acın ikiye katlanır. Yurdunu basmak, kavga çıkarmak, avazın çıktığı kadar bağırmak istersin.  İstersin de, büsbütün bataklığa saplanmaktan korkarsın, nitekim deneyenler için de sonuç bu olur. 



Zamandır her şeyin ilacı, zamanla unutmaya da başlarsın. En azından eskisi kadar seni üzemediğini fark edersin. Nefretin yerini, bir "hiç" alır. "Hiç" dersin, "hiçbir şey hissetmiyorum onun hakkında". Her son yeni bir başlangıçtır, anlarsın işte o zaman. Yeni insanlar girer hayatına ve hayat olanca hızıyla devam eder. Olgunluk şurubundan içmeye başlamışsındır artık.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostlukların bitmesi üzerine

Hakikatin seyahatnamesi

İnsanlardan tiksinmeye başlamak üzerine